Pazartesi, Nisan 02, 2007

ASK



Basindan büyük bir ask geçmemis her kadin için bu bir eksikliktir;Basindan büyük bir ask geçmis her erkek için ise bu bir fazlaliktir.Erkegin hayatinda belki bir aska yer vardir.Kadinin ise askinda belki bir hayata...Erkekler deli gibi asik olurlar,zamanla akillanirlar.Kadinlar ise Akilli gibi asik olurlar,zamanladelirirler.Ask,kadini ve erkegi farkli etkiler.Asik olan kadinin gözünde baska hiçbir seyin degeri kalmaz.Asik olan erkegin gözünde ise her sey yenidendegerlenir.Çünkü asik kadin "nasil olsa bitecek" sezgisi ile hareket eder..Asik erkek ise "nasil olsa sonsuza dek sürecek"yanilgisiyla...Asik kadinlar bu yüzden hep endiseli ve huzursuzdurlar;asik erkekler ise melekler gibi dingin ve aptallar gibi bön.Asik olmak erkege yakisir. Kadina asla.Kadina yakisan sadece asktir.Asksiz bir erkek kendini kölesiz bir efendi gibi hisseder,Asksiz bir kadin ise efendisiz bir köle.Kadin Ne Ister?Ne mi ister?Hepsini ister.Ve ayni anda.Peki erkekler ne ister?Hem sevgili karilari hem de haremleri olsunisterler.Peki neden korkarlar?Hem karisiz hem de haremsiz kalmaktan korkarlar.Kadin erkeginin kendisine kul köle olmasini ister;olunca da ondan nefret eder.Erkek ise kadinin kendisine köle olmasini istemez;olunca da onu sever.Bir erkek kadindan biktigi için onu terk eder;bir kadin ise erkeginden skildigi için.Arada çok önemli bir fark var.Bir erkek doydugu için kadinindan bikar.Bir kadin ise doyamadigi için erkeginden sikilir.Erkek kadinin fiziksel görüntüsüyle;kadin ise erkegin sehvetiyle tahrik olur.Onun için kadinlar karsilarindakini anlarlar;erkekler ise sadece görünen dünyayi.Kadin terk edildigi ve aldatildigi zamanlarda, bir de bosanirken hiç tereddüt etmez.Kararli,suurlu ve son derece akilli biçimde bütün strateji ve nokta hücumu taktikleriyledelirir.Delilik,kadinlarin aklidir.Ve sadece bu özellikleri bile,onlarin erkeklerden daha üstün kabul edilmeleri için yeterli bir sebeptir.Kadinlar,sezgileriyle her seyi bilirler.Erkekler ise akillariyla hiçbir seyi bilemezler.Kadinlar her seyi görürler.Göremediklerini duyarlar.Duyamadiklarini ise sezerler.Disilik yalniz algi kapilarini degil,bütün telepati,sezgi,altinci his ve üçüncü göz kapilarini açan LSD,Mescaline,Psilosibin kadar güçlü bir iksirdir.Kadinlarin sezgileri o kadar olaganüstüdür ki,onlari erkeklerden çok daha üstün saymamak için hiçbir neden yok.Sezgi de neymis mi dediniz?Aklin eli,kolu,gözü,kulagi ve burnudur. Aklin dürbünü,pusulasi ve radaridir.ªahini ve tazisidir.Kapani,tuzagi ve oltasidir.Sezgi en kurnaz avcidir.Sezgi olmasa ne bilim ne felsefe ne sanat olurdu.Akil mi?Akil sezginin usagidir. O kadar..Sezgileri yerine bilgileri ile hareket eden bilgiç kadinlar kadar itici yaratiklar düsünemem.Akillilari ve kültürlüleri ise itici degillerdir ama sikici olurlar çogu zaman.Kadina en çok yarayan;ne akil,ne bilgi,ne de kültürdür.Ince ve suh bir zekadir...Yilmaz ERDOGAN

Vazgeçtim bu dünyadan tek ölüm paklar beni,



Değmez bu yangın yeri, avuç açmaya değmez. Değil mi ki çiğnenmiş inancın en seçkini, Değil mi ki yoksullar mutluluktan habersiz, Değil mi ki ayaklar altında insan onuru, O kızoğlan kız erdem dağlara kaldırılmış, Ezilmiş, horgörülmüş el emeği, göz nuru, Ödlekler geçmiş başa, derken mertlik bozulmuş, Değil mi ki korkudan dili bağlı sanatın, Değil mi ki çılgınlık sahip çıkmış düzene, Doğruya doğru derken eğriye çıkmış adın, Değil mi ki kötüler kadı olmuş Yemen' e Vazgeçtim bu dünyadan, dünyamdan geçtim ama, Seni yalnız komak var, o koyuyor adama.
Can Yücel.

Salı, Mart 27, 2007

Ask benim hic Senim olmamis

Varliginla yoklugun arasinda kalmayacagim artik,
sadece olmayacaksin.
Sensiz kalma ihtimali olmayacak aleyhine kurulmus cümlelerimin sonunda.
Belki birkac satir arasinda unutulacaksin bir müddet sonra. Icimden olmayacak,
bos bir kagidin gölgesine siginmayacak sana sitemlerim.
Hani hep kizardin ya “Konus konus konus” derdin, haykirabilir miyim simdi korkakligini.
Biraktigin bu mavi düsleriyle avunan yalnizligi,
artik sahiplenilmeyecek olmanin
buruklugunu yasarken,
haykirabilir miyim dersin, susar miyim, gülüp gecer miyim yoksa …?
Aslinda alistirmaliyim kendimi hic dönmeyecekmissin, dönülmeyecek bir yerdeymissin gibi farzetmeli, unutmali.
Seni hic tanimamis gibi yasamimi sürdürmeliyim.
Var oldugum her yer ask(in) sehri olmali artik, yeniden sevmenin, sevilebilmenin yeri her yer, zamani yasanan ve gelecek tüm zamanlar olmali benim icin.
Evet, sayfalardan koparip bir bir savurmaliyim seni yasanmis tüm zamanlara, uzaklasan her adimimla hapsetmeliyim bu anilar sokagina.
Kopan takvim yapraklari sensiz gecen günleri saymamali, bende yoklugunun güncesini tutmayi artik birakmaliyim.
Her yeni güne seni getirmedi diye isyan etmemeliyim.
Kabullenebilmeli, hazmedebilmeli, aldirmamali hatta sana hak verebilmeliyim.
Bu satirlarla büyümeye baslamaliyim, sirf seni ve cocuklasan bir aski kolayca unutabilmek icin. Zira yoksun.
Sanki benim hic senim olmamis, sanki bizi hic yasamamisiz, sanki ask denen o hoyrat sarkiyi mirildanmis ve sonra yarim birakmisiz gibi.
Artik yeni bir sarki söylemenin vakti, Yasanmisligina, yitikligime hic aldirmadan,Sanki benim hic senim olmamis gibi....

Pazar, Mart 18, 2007

Susariz..

Susariz…
Iletisimin tikandigi yerdeyizdir ,
hiçbir iletinin bize yeterli gelmedigi ve hiçbir iletimizin dogru algilanmadigi…
Yanlisliklar, yanilgilar ve kim bilir belki de gerçeklerdir bir firtinaya tutulmusçasina savrulup duran…
Sözler yerini sessizlige birakmaya baslar ve siyah, tek nokta konur cümlelerin sonuna…
Zamanla cümlelerimizin sonuna konan o tek ve siyah nokta büyüyerek bir kara delige dönüsmeye baslar…
Güven ve sevginin içten içe çürümeye basladigi yerdir ve gitmek zamaninin ertelenmis halidir susmak…
ben susmak istemiyorum...sende susma...

Cuma, Eylül 15, 2006

Aska ve terke dair..

Aşka ve terke dair

Bazen öyle bir ilişkiye tutulursunuz ki, ne sevebilir, ne terk edebilirsiniz.
Kör kütük bağlanmışsınızdır aslında...
En güzel yıllarınızın, acı tatlı hatıralarınızın ortağıdır; iç çekişmelerinizin müsebbibi, yazılarınızın ilhamı, sohbetlerinizin konusudur.
Gözyaşlarınızda, bilinçaltınızda, kahkahanızdadır. Korkunca saklandığınız bir sığınak, coşunca öptüğünüz bir bayrak...
Sevdanız riyasız, çıkarsız, karşılıksızdır. Sınırsız ve nihayetsiz;
"Ölmek var, dönmek yok"tur.

* * *

Lakin gün gelir anlarsınız; içten içe bir şeylerin kanadığını...
Tutkulu sevdaların gizli hançerleri başlar parıldamaya... Şurasından, burasından eleştirmeye koyulursunuz:
"Şöyle görünse, öyle demese, değişse biraz ya da eskisi gibi olsa..."
Başkalarını örnek göstermeye, "Bak onlar nasıl yaşıyor" demeye başlarsınız.
Hem birlikte yaşayıp, hem özgür olmanın yollarını ararsınız. Aşkınızın gözü kör değildir artık, yanlışını görür düzeltmek istersiniz. "Eskiden böyle miydi ya.." diye başlayan sohbetlerde açılır eleştirinin kapısı; açıldıkça, bastırılmış itirazlar yükselir bilinçaltından...
Böyle süremeyeceğini bilirsiniz. Değişsin istersiniz.
O, sevgisizliğinize yorar bunu... İhanete sayar. Tutkulu ilişkilerde ihanetin bedeli ölümdür.
"Ya sev böyle ya da terket" diye gürler...

* * *

Bir zamanlar bir gülücüğüyle alacakaranlığı ışıtan o rüya, bir kabusa dönüşür birden... Kapatır gönlünün kapılarını, yasaklar kendini size... Hoyrattır, bakmaz yüzünüze...
Zehir akar dilinden, konuşturmaz, suçlar, yargılar mahkum eder.
Mühürler dudaklarınızı, yırtar atar yazdıklarınızı, siler sizi defterden...
"İyiliğin içindi hepsi, seni sevdiğim için..." dersiniz, dinletemezsiniz. Ayrılırsanız yaşamayacağınızı bilirsiniz, lakin böyle de sevemezsiniz.
İhanetten kırılmşıtır kaleminiz; severek, terk edersiniz...

* * *

"Madem öyle..."nin çağı başlar ondan sonra...
Madem ki siz böylesine tutkunken, o hep başkalarını seçmiştir, madem ki kıymetinizi bilmemiştir, o halde "günah sizden gitmiştir".
Lanet ederek bu karşılıksız aşka, çekip gitmeleri denersiniz.
Aşkın göçmenlik çağı başlar böylece...
Daha özgür olacağınız limanlara demirlerseniz bir süre... Ne var ki unutamaz, uzaktan uzağa izlersiniz olup biteni... Etrafı bir sürü uğursuzla dolmuş, kurda kuşa yem olmuştur. Deli kanlılar, eli kanlılar, uğruna ölenler, sırtına binenler sarmıştır çevresini...
Gurur duyar onlarla, koynunda besler, gözünü oysunlar diye...
Uğruna kan dökenleri sever, yoluna gül dökenlerden fazla...
"Bana ne... kendi seçimi" diye omuz silkmeye çabalarsınız bir süre...
Ama sonra... ansızın kulağımıza çalınan bir şarkı ya da kapı aralığından süzülüp gelen bir koku, hatırlatır onu yeniden...
Yaban ellerde, başka kollarda ondan bahseder ağlarsınız. Kokusunu özlersiniz; türküsünü söylemeyi, şarkısını dinlemeyi, yemeğini yemeyi, elinden bir kadeh rakı içmeyi...
Karşı nehrin kenarından hasret şiirleri haykırırsınız, sular kulağına fısıldasın diye...
Dönüp "Seni hala seviyorum" diye bağırmak geçer içinizden...


Dönemezsiniz.
Göremedikçe bağlanır, uzaklaştıkça yakınlaşırsınız.

* * *

Anlarsınız ki bir çaresiz aşktır bu, ne onunla olur, ne onsuz...
Hem kollarında ölmek, kucağına gömülmek arzusu, hem "Ne olacak sonunda" kuşkusu...
Böyle sevemezsiniz, terk de edemezsiniz.
Sürünür gidersiniz.

Can Dündar.

Perşembe, Mayıs 11, 2006

Tarik Akbas














Taze gül soluyor sensiz, geçiyor sürgünlerim
Bitecek acısı hasretin, adaklar adadık ya
Ayrılıklar gördük senle, geriye bak ne kaldı ki
Özledik ağladık senle, seneye of ne kaldı ki
Geçti deli dolu günler, üzülme canın sağolsun
Sensiz çok acılar gördüm, yıllar hediyem (Adağım) olsun
Yarınlar duruyor güzelim, hasret kölemiz olsun
Geceler bekliyor bebeğim, yüreğin benimle olsun

Çarşamba, Mayıs 10, 2006

Dalga....

Mesut sanmak için kendimi,Ne kağıt isterim,ne kalem
Parmaklarımda sigaram,Dalar giderim mavisinden içeri
Karşımda duran resmin..
Giderim deniz çeker,Deniz çeker,dünya tutar
İçkiye benzer birşey mi var,Birşey mi var ki havada
Deli eder insanı,sarhoş eder?
Bilirim,yalan,hepsi yalan,Taka olduğum,tekne olduğum yalan
Suların kaburgalarımdaki seriali,İskotada uğuldayan rüzgar
Haftalarca dinmeyen motor sesi,Yalan....
Ama gene de, Gene de güzel günler geçirebilirim
Geçirebilirim bu mavilikte,Suda yüzen karpuz kabuğundan farksız
Ağacın gökyüzüne vuran aksinden,Her sabah erikleri saran buğudan
Buğudan, sisten,ışıktan,kokudan...
Ne kağıt yeter ne kalem,Mesut sanmam için kendimi
Bunların hepsi...hepsi fasafiso,Ne takayım, ne tekneyim
Öyle bir yerde olmalıyım,Öyle bir yerde olmalıyım ki
Ne ışık,ne sis,ne buğu gibi,İnsan gibi....
Orhan Veli Kanik

Anladim..

Bunca zaman bana anlatmaya çalıştığını, kendimi bulduğumda anladım.Herkesin mutlu olmak için başka bir yolu varmış,Kendi yolumu çizdiğimde anladım.
Bir tek yaşanarak öğrenilirmiş hayat, okuyarak, dinleyerek değil,Bildiklerini bana neden anlatmadığını anladım.
Yüreğinde aşk olmadan geçen her gün kayıpmış,Aşk peşinden neden yalınayak koştuğunu anladım.
Sevmek ile sevilmenin yolu önce kendini sevmekten geçermiş,Neden kendine aşık olduğunu anladım.
Acı doruğa ulaştığında gözyaşı gelmezmiş gözlerden,Neden hiç ağlamadığını anladım.
Ağlayanı güldürebilmek, ağlayanla ağlamaktan daha değerliymiş,Gözyaşımı kahkahaya çevirdiğinde anladım.
Ve sevilenle ağlayamıyor, kaçıyorsan ondan, çaresizliktenmiş,Senin acın için odamda tek başıma hıçkırıklarla ağladığımda anladım.
Bir insanı herhangi biri kırabilir, ama bir tek çok sevdiği acıtabilirmiş,Çok acıttığında anladım.
Fakat, hak edermiş sevilen onun için dökülen her bir damla gözyaşına,Gözyaşlarıyla birlikte sevinçler terk ettiğinde anladım.
Ìyi niyet tokmakmış sevilenin başına bazen,Başımda şişlikler oluşunca anladım.
Yalan söylememek değil, gerçeği gizlememekmiş marifet,Yüreğini elime koyduğunda anladım.
Tek başına ayakta durabilecek kadar güçlüysen, yanında tutanlar varmış,Neden hiç yalnız kalmadığını anladım.
Ve Sana ihtiyacım var, gel diyebilmekmiş güçlü olmak,Sana git dediğimde anladım.
Biri sana git dediğinde, kalmak istiyorum diyebilmekmiş sevmek,Git dediklerinde gittiğimde anladım.
Dostun seni bir kez terk edermiş, bin kez değil,Aslında hep yanımda olduğunu anladım.
Ve bir kez terk etti mi seni, affetmek çok zormuş,Bende affedemediğin şeyin ne olduğunu anladım.
Sana sevgim şımarık bir çocukmuş her düştüğünde zırıl zırıl ağlayan,Büyüyüp bana sımsıkı sarıldığında anladım.
Özür dilemek değil, affet beni diye haykırmak istemekmiş, pişman olmak,Gerçekten pişman olduğumda anladım.
Affedemem, çok geç demek kaltak bir gururdan başka bir şey değilmiş, hala sevgi varsa içinde eğer, Tutsak kalbimin kapılarını kırıp, içine baktığımda anladım.
Ve gurur, kaybedenlerin, acizlerin maskesiymiş, sevgi dolu yüreklerin gururu olmazmış, yüreğimde sevgi bulduğumda anladım.
Ölürcesine isteyen, beklemez, sadece umut edermiş bir gün affedilmeyi,Beni affetmeni ölürcesine istediğimde anladım.
Sevgi emekmiş Emek ise vazgeçmeyecek kadar, ama özgür bırakacak kadar sevmekmiş.
Daha bir çok şey anladım. Ama en önemlisi Daha yolun çooook başında olduğumu anladım.

Basit yasayacaksin..

Basit yaşayacaksın. Basit.Mesela susayınca su içecek kadar basit...Dört çıkacak, ikiyle ikiyi çarptığında.Tek düğmesi olacak elindeki cihazın;Tek bir düğme, tek bir cümle gibi...Sevince lafı dolandırmadan söylediğin"seni seviyorum" gibi.Basit bir öpücük yetecek sana...Basit, sıcak bir öpücük;ve o öpücükle dolacak tüm günlerin,tüm düşlerin.O öpücük için yapacaksın hayatının kavgasını,Öpücük için yiyeceksin hayatının dayağını.Kabak çekirdeği verecek sanarakamların veremediği mutluluğuEl yazısıyla yazılmış eğri büğrü birmektup olacak en değerli kağıdınhep yanında taşıdığın, atmaya kıyamadığın.İki harekette giyiniverecek,iki harekette soyunuvereceksin.Kısacık olacak uyanman,ve yola çıkman arasında geçen süre;Kısacık olacak sıcacık kollara dolanmanveKendin bile anlayabileceksin yazdıklarını;bakışların bile anlatabilecek kendini.Beklentilerin de basit olacak:Kaf Dağı'nın önünde bekleyecek mutluluklar.Bir ıslıkta bulabileceksin en uzundostluk romanını;ya da bir damla gözyaşı yaşatacak sanaen ucuz romanını;Pankreasının sağlığına dua edeceksinkapatırken gözlerini.Zafer işareti yapacaksın tuvalettençıkarken.Bir kaşarlı tost olacak aradığınnasıl oturacağını bilemediğin sofrada,parmakların en kıymetli çatalın.Yine, aynı parmaklar çözecek enkarmaşık denklemleri.İskender'in kılıcı duracak avukatrehberinin yanında.Bir filarmoni orkestrası veremeyecek sana kontrplak bir gitarda doğru basılmışbir fa diyezin mutluluğunuMakyajı ilk "a" sına kadar bilmen yetecek.Temizlik kokacak en pahalı parfümün."Bilmiyorum" diyebileceksinbilmediğinde veçok normal olacak "bilemeyişin".Tek dereden su getirmen yetecek,bir "istemiyorum" diyebilmeye,Ne durduğu fark etmeyecek abanın altında.Saatin, sadece saati gösterecek,Telefonunu sadece telefon etmek içinkullanacaksın,Küçük bir not defteri olacak "bilgini"en hızlı "sayan"Basit yaşayacaksın, basit.Sanki yaşamın bir gün sona erecekmişgibibasit...Çay simit ve peynirle
Dr.Yalçın Ergir

Hayat

HayatKimi sevdiğin ve kimi incittiğindir.
Kendin için neler hissettiğindir.Güven, mutluluk, şefkattir.Arkadaşlarına destek olmak ve nefretin yerine sevgiyi koymaktır.
Hayat;Kıskançlığı yenmek, önemsemeyi öğrenmek ve güven geliştirmektir.Ne dediğin ve ne demek istediğindir.İnsanların sahip olduklarını değil, kendilerini olduğu gibi görmektir.Her şeyden önemlisi hayatı, başkalarının hayatını olumlu yönde etkilemek için kullanmayı seçmektir.İşte hayat bu seçimden ibarettir.
İnsanların en acizi dost edinemeyen,ondan daha acizi ise dost kaybedendir.
Charles Eguone

Bedenin yükünü ayaklar taşır, ruhun yükünü yürekler..

Bütün ağırlığınızı ve yorgunluğunuzu kaldıran ayaklarınız için rahatlığı ve şıklığı bir arada barındıran ayakkabıyı seçersiniz. İçinizin acılarını, sıkıntılarını, kırgınlıklarını ve hayallerini yüklenen yüreğiniz için de huzur verici ve "güzel" bir aşk ararsınız. Zaten aşklar da ayakkabılar gibidir... Bazıları çamur yağmur, toz toprak kar buz gibi her türlü "kötü hava" koşullarına dayanıklıdır. Bazıları ise ummadığınız kadar kısa zamanda çabucak yamrulur ilk yağmurlu havada "altı açılır" veya güzel havalarda bile "iki günde bozulup" gider. Aşkları da ayakkabılar kadar "itinayla" seçmezseniz, tıpkı ayağınızda olduğu gibi yüreğinizde NASIR oluşabilir. Dar gelen bir ayakkabıyı sadece tarzını beğendiğiniz için "zamanla açılır" diyen satıcıya inanarak alırsanız, zaman içinde ayak kemiklerinizde "deformasyon" başlar.
Ruhunuzu daraltan bir aşk içinde yalnızca fiziksel beğeniye Kapılıp "zamanla düzelir"diyenlere kanarsanız, yine zamanla içinizdeki olumlu duyguların "çarpıldığını"görebilirsiniz. Aşık olabileceğiniz insan türü, tıpkı ayakkabılar kadar değişik stillerde, farklı kalitelerde ve sayısız "renktedir".... Aşkı bir çeşit serüven olarak "spor" gibi yaşayanlar, aynen "spor ayakkabı" gibi dikkat çekici ve rahat kişileri bulurlar. Tersine aşkta tutucu ve istikrarlı olmayı benimseyenler "klasik ayakkabı" gibi muhafazakar çizgiler taşıyanlara tutulurlar. Dekolte ayakkabılar gibi sadece cinsellik ve eğlence zevkleriyle ateşlenen aşklar vardır. Bez"ayakkabılar gibi kısa omurlu "tatil aşkları" ise hemen herkesin kişisel tarihinde mevcuttur. "Marka"ayakkabı alır gibi, sevgilinin kariyerine ve maddi durumuna "tutulan" aşıklar görürsünüz. Katı plastikten "yağmur çizmesi" edinir gibi mantık süzgecinden geçirip "işe yarar" biçimde yaşamak isteyenleri de bilirsiniz. Ayrıca ne tuhaf ki, psikolojik testlerde "zaafı" olup evine sayısız çeşitte ayakkabılar yığan insanların aynı zamanda "değişik" türde aşklara da zaafı olduğu söylenir.
Evet, aşk "ayakkabıdır" Aynen ayakkabınıza bakım yapmayıp "hor" kullandığınız zaman kolayca eskittiğiniz gibi, aşkınıza da dikkatli davranmayıp özen göstermediğiniz zaman kısa surede "eskitirsiniz". Ve nasıl ki "delik" bir ayakkabıyı tamir ettirdiğinizde Yalnızca "bir miktar" ömrünü uzatmış olursanız; "delik" bir aşkı onarmaya kalkıştığınızda da "asla eskisi gibi olmayacaktır"! CAN YÜCEL

Seninle olmanın en güzel yanı ne biliyor musun?


Seninle olmanın en güzel yanı ne biliyor musun?
Elin elime değmeden avuçlarımı terleten sıcaklığını taa içimdehissetmek.
Seninle olmanın en kötü yanı ne biliyor musun?
''Seni seviyorum'' sözcüğü dilimin ucunu ısırırken her konuşmamızda boş yere saatlerce havadan sudan söz etmek.
Seninle olmanın en heyecanlı yanı ne biliyor musun?
Aynı şeyleri seninle aynı anda düşünmek birlikte ağlamak gülmek.Ve buradayken bile seni çılgınca özlemek...
Seninle olmanın en acı yanı ne biliyor musun?
Seni hiç tanımadığım bir sürü insanlarla paylaşmak.Senin yanında olan, seninle konuşan herkesi çocukça kıskanmak.
Seninle olmanın en mutlu yanı ne biliyor musun?
Tanıdık birileriyle karşılaşma tedirginliği ile yollarda yürümek yan yana...Elimdeki şemsiyeye inat yağmurda ıslanmak birlikte.Elimde kır çiçeğiyle seni beklemek...Aynı mekanlarda aynı yiyecekleri yemek.
Seninle olmanın en romantik yanı ne biliyor musun?
Sensiz gecelerde sana söyleyemediklerimi yıldızlara ayaanlatmak...Okuduğum kitabın sayfalarında dinlediğim şarkıların türkülerin şiirlerin her mısrasında seni bulmak.
Seninle olmanın en zor yanı ne biliyor musun?
Seni kaybetme korkusuyla hayatta ilk kez tattığım o tarifsizduygularımı umut denizinin ortasında küreksiz bir sandala hapsetmek.Sevgili yerine yıllarca dost kalmayı başarmak.Yalın ayak yürümek bıçağın en keskin yerinde.Kanadıkça tuz yerine gözyaşlarımı basmak yüreğime.
Seninle olmanın tek yan etkisi ne biliyor musun?
Nereden bileceksin?Sen benimle hiç olmadın ki.
Olsaydın avuçlarım terlemezdi...
Isırmazdım dilimin ucunu...
Özlemezdim seni yanımdayken...
Kıskanmazdım, Korkmazdım yollarda yürümekten.
Islanmazdım yağmurlarda...
Yıldızlara aya dert yanmaz,böyle her şarkıda serhoş olmazdım.
Korkmazdım seni kaybetmekten ayaklarım kan revan atlardım sandaldan denize...
Ve her kulaçta haykırırdım seni..
Ama sen hiç benimle olmadın ki...
YA AKLIN BAŞKA YERLERDEYDİ YA YÜREĞİN...
CAN YÜCEL